EHP İstanbul adayı Özge Akman sorularımızı cevapladı

Kartal Cevizli’de doğan ve uzun yıllar orada yaşayan, Emekçi Hareket Partisi (EHP) İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Özge Akman ile güncel konuları konuştuk. Kartal’da çöken binada yapılan arama-kurtarma çalışmalarını ziyaret eden EHP İstanbul adayı Özge Akman, Kartal24.com’un sorularını cevapladı.

1 – Kartal’da çöken binada yapılan arama-kurtarma faaliyetlerini takip etmeye geldiniz. Sizin de yaşadığınız bir mahalleydi. Gördüğünüz manzarayı bize anlatır mısınız.

Öncelikle çok sayıda vatandaşımızı daha doğal afetle bile karşılaşmadan kaybetmiş olmanın derin üzüntüsü içerisindeyiz. Cevizli’yi gördüğümüzde kurtarma çalışmaları devam ediyordu ve çevre binaların tamamında çokça vatandaş da, tedirginlikle evlerine girmemeye çalışıyorlardı. Herkes tıpkı 99 depreminde yaşadığımız gibi her dakikanın hesabını yapıyor, kurtarılacak yakınlarını ya da tanıdıklarını bekliyordu, kriz merkezi belirlenen okulda haber bekleyen vatandaşlar da gelecek haberlerin peşinde. Maalesef çaresizlik ile baş başa kalmış durumda kalıyor vatandaşlarımız. İnsanlar suçlu arıyor, üzülüyor fakat İstanbul gerçeği herkesin bu binaya bakarak, bu durumun nasıl değişeceği beklentisini de oluşturuyor. Bu bir kader mi sorusunun yanıtı net bir şekilde hayır.

2 – Kartal Belediyesi’nin açıklamasına göre, çöken bina 1992 yılında 6 kat ruhsatı alınarak inşa edilmiş, binaya sonradan kaçak katlar çıkılmış. Kaçak 2 katta yer alan 4 daire için 1998 yılında vergi beyannamesi başvurusu yapılmış ve o sırada binaya ilişkin kanunen uygulanması gereken herhangi bir yıkım tutanağı veya ceza uygulanmamış. Aynı bina için 2019 yılında, bu sefer Çevre ve Şehircilik Bakanlığının İmar Barışı kapsamında af başvurusunda bulunulmuş. Belediyenin verdiği bu bilgiler biz ne söylüyor?

Evet maalesef burada büyük bir ihmal var ve daha da kötüsü bu kadar zamandır var olan binada bir çok kez başvuru işlemleri olmasına rağmen hiçbir işlem yapılmamış. İstanbul yıllardır hiçbir önlem ve düzenleme yapılmaksızın kentsel büyümeye mahkum ediliyor. Ülkenin bütün ekonomisi bu beton rantına bağlı. Haliyle yalnızca iktidar tarafından değil, yerel yönetimler tarafından da aynı düzen devam ediyor. Fakat fay hatları üzerinde böylesi bir yapılanmanın sonucuyla ne merkezi yönetim, ne yerel yönetimler ilgilenmek istemiyor. Ancak gündemimize böylesi ölümlü durumlar geldiğinde konuşuluyor. Bu bina başvuruları yapıldığında denetlenemez miydi? Boşaltma kararı alınamaz mıydı? Sırf para karşılığı tapu dağıtmak için çıkan imar affı, bu yapıların uygunluğu ile hiç mi ilgilenemezdi? Bu soruların yanıtları maalesef yalnızca rantı önemseyen bir işleyişe mahkum edildiği için, böylesi bir felakete yol açtı. Bunun benzeri daha öncede bir çok binanın yıkıldığını görmüştük, böylesi ölümlü durum ortaya çıkmadığı için gündemimize girmedi ama daha çok gündemimize girmezse, maalesef daha çok vatandaşımızı kaybetmekle baş başayız. Kaldı ki Kartal genel olarak dolgu olan bir bölge olarak, birçok binada ek kat uygulaması olan bir bölge olarak riski devam ediyor. Bunun çözümü insanları adaletsizce başka yerlere sürmek olan uygulamalar değildir. Ancak ve ancak bu kağıttan betonları ortadan kaldırmak üzere yeniden yapılanmayı, rantsız halkın yararına ve bölgesel dengelerini bozmadan yapmak gerekir.

3 – Kartal’da yaşadığınız dönemi bize anlatır mısınız?

Ben Tekel işçisi bir ailenin çocuğum. Annem ve babam Tekel’den emekli oldular. Ben Cevizli’de doğdum ve orada yaşadım. Tıpkı Cevizli halkının birçoğu gibi. Bugün kriz merkezi olan Çakabey İlk Öğretim Okulu’nda okudum, liseyi Cevizli’de okudum. Üniversiteye kadar orada yaşadım. Yıkılan binanın olduğu sokaklarda büyüdük kısacası. Bölgeyi bu açıdan da iyi tanıyoruz. Büyük risk altında olduğumuzu bu açıdan net bir şekilde ifade edebiliyoruz.

4 – Bu fotoğraf Kartal’da bir Halk Ekmeği kuyruğundan. Bu kuyruk aynı zamanda halkın daha ucuz temel ihtiyaç talebini de ortaya koymuyor mu?

Elbette, daha net ne olabilir. Bugün ekonomik kriz, derinleştikçe vatandaşın maaşı mutfağına yetmiyor, sorun et alamamaktan bile gerilere düştü, kış sebzelerine ulaşamıyor, el yakıyor. Haliyle ekmek almak için bu kuyrukları bekliyor. Bu krizin yükünün vatandaşa yüklendiğinin daha nasıl anlatabiliriz.

Halkın 20-25 kuruş daha ucuz ekmek almak için bu tür bir kuyrukta beklemesini, bu kuyruğu yorumlar mısınız?

Ülkede askeri ücret açlık sınırının altında, üretim yapacak hiçbir kamu iktisadi teşebbüsü kalmadı, dış borç 450 milyar dolara ulaştı ve küçük üreticiler vergi ödemekten evine ekmek götüremiyor. Bu sorun toplamının sonucu ekonomik kriz, bugün içinden çıkılamaz hale gelmiştir iktidar açısından. Anlattıkları ekonomi planlarının gerçekliği yok. Çünkü eğer bir ülkede kendi ürününü, kendi değerini üretemiyorsan, alım yapmaya mecbursundur ve artık alacak para da yoktur. İşte bu sonuç bugün toplumun maaşının bir mutfak bile dolduramayışına ve bu pahalılığa tekabül ediyor. Yönetimler ve belediyeler kendileri üretim yaparak hem halka ucuza temel ihtiyacı üretebilir ve ucuz bir şekilde ulaştırabilir, hem de fabrikalara yapacağı yatırım ile istihdamı artırabilir işsizliği azaltabilir.

Ancak 16 yıllık iktidar süresince, biz ne kadar kamu iktisadi teşebbüsü varsa satıldığını, bütün yatırımın betona yatırıldığı, ve bu betondan dönen balon ekonominin artık söndüğünü görüyoruz.

Serbest piyasa ekonomisini, yani merkez bankasının ekonomiyi düzenlemesi gerektiğini savunanlar, şimdi bunun acı sonuçlarını dünya çapında kapitalizmin krizinin, Türkiye’de çöküşünü izliyorlar. Sadece son seçimi de atlatmak derdindeler. Nisan’da bahar gelmeyecek, Nisan’da büyük bir çöküş başlayacak bunun açık olduğunu görmek gerekir.

5 – Sınırları olmayan bir soru: Sizden kendinizi, içinde bulunduğunuz siyasi hareketinizi, politikalarınızı anlatmanızı istiyoruz

Ben uzun yıllardır, emekçilerin, toplumun eşitsizlikle baş başa bırakılan kesimlerinin mücadeleleriyle birlikteydik. Adaylık sürecimiz, Genel Sekreterliğini yürüttüğüm Emekçi Hareket Partisi’yle parti kurullarımızda aldığımız karar doğrultusunda seçimlerde kendi programımızla aday göstermeye karar vermemiz doğrultusunda gerçekleşti. Bizler artık topluma emek verenlerin, kendilerinin yönettiği bir İstanbul için, bu gidişatı değiştirmek isteyen sosyalistler olarak, kendi programımız İstanbullularla buluşturmayı hedefliyoruz. Çünkü görünenin ötesinde, yaşanan ekonomik krizin net ve doğrudan sonucu bu ülkenin emekçilerinin, üretenlerinin yoksulluk, işsizlik ve pahalılıkla baş başa bırakan siyasi anlayışa mahkum edilemezdi. Biz toplumların yalnızca ikiye ayrıldığını düşünüyoruz. Şehri üretenler, can verenler, yani emek verenlerle, paranın malın mülkün gücünü elinde bulunduranları ayrıştırıyoruz ve İstanbul emek verenlerin olacak diyoruz. Rantçıların betoncuların para gözlerin saltanatına son vermek için, biz yönetebiliriz diyoruz.

Doğrudan demokrasinin uygulanabileceği halkın tamamının katılacağı ve karar alacağı meclislerle yöneteceğimiz belediye, tek bir başkanın değil tüm toplumun yönettiği belediye olacak. Üretim ilişkilerini tersine çevirmek istiyoruz. Yatırımı üretime yapacak, ekmek gibi, süt, et, kıyafet ve temel ihtiyaçları üreten belediye ile toplum temel ihtiyaçlarına ucuz bir şekilde ulaşacak, istihdam artacak. Yıllardır satılan kamu iktisadi teşebbüslerinin bugün ülkeyi nasıl bir dış borçla baş başa bıraktığını görüyoruz. Bunu tersine çevirmek istiyoruz. Ayrıca İstanbulluların kentsel büyümeyle betona bulamış olan bu rant siyasetini ortadan kaldıracağız. İstanbul’un betona ihtiyacı yok, İstanbul’un Kanal İstanbul’a, yığınlarca AVM’ye ihtiyacı yok. İstanbul’un yeşile ihtiyacı var. Biz tüm boşluk alanları yeşille buluşturmayı hatta ekolojik alanlar yaratmak için bazı alanları açmayı planlıyoruz. Şehrin kuzey ormanları koruma altına almayı asla şehri ormana taşımamayı, yeşili şehrin içerisine getirmeyi hedefliyoruz. Ayrıca eğer bütçe sürekli betona yatırılmazsa, yıllardır bitirilmeyen metro ağları ise tek bir seferde tamamlanabilir, trafik belası çözülebilir. Kadınların, yaşlıların, engellilerin, çocukların yaşayabileceği bir kent anlatıldığının çok ötesinde hızlı bir biçimde var edilebilir.

Bu ve buna benzer İstanbulluların yaşadığı sorunları bugüne kadar çözmeyenlerden kurtarmak hedefindeyiz. Şimdi yumurta kapıya dayanınca hepsi çözüm anlatıyor ama bugüne kadar neden yapmadıklarını hiç anlatmadan. Biz şimdi İstanbul’u emek verenlerin olması hedefiyle harekete geçtik ve İstanbullulara birlikte yönetebileceğimizi göstereceğimize inanıyoruz.