TKP Kartal Belediye Başkan Adayı Selahattin Kural’dan Kartal 24’e özel açıklamalar

Türkiye Komünist Partisi (TKP) Kartal Belediye Başkan Adayı Selahattin Kural ile Kartal hakkında konuştuk. Kartal 24’e özel açıklamalar yapan Selahattin Kural, sorularımızı yanıtladı.

Sizi tanıyalım: Aday adaylığı süreciniz nasıl gerçekleşti? Kartal’a ve sorunlarına ne derecede vakıfsınız?

1988 yılında Kartal’da doğdum. 2009 yılında, Tekel işçilerinin direnişinden etkilenerek siyasi arayışa girdim TKP ile tanıştım. 2011 yılında Türkiye Komünist Partisi’ne üye oldum.

Düzen siyaseti, her zaman kişilere indirgenen bir tarzla yapılıyor. Bu seçimlerde de partiler konuşulmuyor; onun yerine, adaylar üzerinden tartışmalar yürütülüyor. Adaylar, tek başına bir toplumun sorunlarını nasıl çözebilir ki! Olamaz böyle Bir şey! Biz, siyasetin parti aracılığı ile kolektif bir biçimde yapılabileceğini savunuyoruz. İnsanlara partilerin programlarına bakmaları gerektiğini ve örgütlü olmasıyla kendi sorunlarını çözebileceğini söylüyoruz.

Kartal halkına düzen partileri ve adaylarının şapkadan tavşan çıkarma vaatlerine inanmamaları ve örgütlü mücadeleden başka çaremiz olmadığını daha güçlü anlatmak için aday oldum. Bunun yanı sıra bir inşaat mühendisi/emekçisi olarak inşaat işçilerinin sorunlarını, kötü çalışma koşullarını daha fazla dile getirmek için de aday oldum. Kartal’ın sorunları ile ülkenin temel sorunları arasında bir ilişki var. İşsizlik, güvencesizlik, yoksulluk, plansızlık, doğa tahribatı, betonlaşma… Sermaye sınıfının ülkeye ve işçi sınıfına saldırısının sonuçları olan bu konuların mutlak çözümü, bu düzende mümkün değildir. Halkçı bir belediyenin, bu konularda önleyici tarzda yapabileceği uygulamaları mutlaka vardır. Ancak biz, mutlak çözümü yani düzen değişikliğini anlatarak, bu uygulamaları hayata geçirebiliriz.

selahattin-kural-roportaj-3-kartal24

EKONOMİ: Tren istasyonunun uzun zamandır hizmet vermemesi, İDO iskelesinin Pendik’e taşınması, Stadyumun yıkılması, hastanenin Tuzla’ya taşınması ve 3 yeni AVM’nin açılması derken, Kartal merkezindeki esnaf zor durumda kaldı. Kartal’da ekonomik hayatın canlandırılmasına yönelik ne gibi düşünceleriniz var?

Bahsettiğiniz konulardan memnun olanlar da var. Mesela patronlar! Bu durumdan şikayetçiler mi? Hayır değiller. Onlara kalsa beş AVM daha yaparlar. Patronların ihtiyaçları ile işçilerin ihtiyaçları çelişiyor. Biz Kartal halkının sorunlarına bakacağız, patronların değil. Merkezdeki hastanenin Kartal halkına ne zararı olabilir? Merkezde böylesi bir araziyi ranta açmak, patronlar için vazgeçilmez bir şey. Bizim ihtiyaç olarak gördüğümüz tek şey, bu ülkenin emekçilerinin ihtiyacıdır. Yapılacak olan da, halkla birlikte ihtiyaçları belirlemek, birlikte karar alıp, birlikte yönetmek olacaktır.

ÇEVRE: Son yıllarda Kartal’da çok sayıda rezidans ve çok katlı yapılar kentin simasını değiştirdi. Altta 2017’de yaptığımız haberde yer alan ana fotoğrafta inşaat halindeki bir binanın fotoğrafı yer alıyor. Tam 1 yıl sonra bu binanın hemen solunda, 3 kat daha yükseği yapıldı. Siz aynı zamanda bir inşaat mühendisisiniz. Vatandaşın oturduğu aynı sokaktaki binalar 6-8 kat arasıyken bu binalar nasıl bu kadar yüksek olabiliyor? Kentsel dönüşüm ve kentleşmeye bakış açınız nedir? Yeşile ve doğaya dair düşünceleriniz nedir?

AKP’li yıllarla birlikte, ülkenin ekonomisi inşaat eksenli değişmeye başladı. Belediyeler de yerelin kalkınmasını ilçe sınırları içerisinde yükselen binalarla eş değer gördü. Kartal belediyesi, bu konuda AKP’li belediyelerle yarışır, hatta geçer. Cevizli’den, Pendik’e kadar, sahilde ve E-5 hattında yüksek katlı binalar yapıldı. İş merkezleri, AVM’ler, rezidanslar, metro bağlantılı ofisler… Kartal özelinde kentin buraya yoğunlaşması, yapılmak istenen iş merkezleri ne ifade ediyor gibi detaylar bir başka söyleşinin konusu olabilir. Ancak şimdilik şunu söyleyebilirim: Bu binaların, AVM’lerin insanları tüketime yönlendirmesi, toplumdan soyutlaması gibi anlamları var; bunun yanı sıra, kentin dokusunu, doğasını, siluetini, yeşilini yok ediyorlar. Sermaye için satamadıktan sonra yeşilin, doğanın bir anlamı yok! Sorudaki haber linkinde yer alan fotoğrafın daha fazlası Kartal sahiline duvar gibi çekilmiş durumda. İnsanların baktıklarında deniz görmesi bir lükse dönüştü. İnsanların evine güneş girmiyor, hava alamıyor; Tamamen sağlıksız bir durum.

Bu tablonun bütününe baktığımızda kentsel dönüşüm, kentleşme, doğa, yeşil, kent dokusu bunların hepsi ihtiyaç olmaktan çıkmış onun yerine, alınıp satılabilen bir ilişkiye dönüşmüş. Tekrar olacak ama bir önceki soruda olduğu gibi, ihtiyaçları belirlemeyle ilgili bir sıralama yapılmalı. Patronlar için çok tutarlı; çünkü emekçiler üzerinden kazanıyorlar. Bedava olan yeşil, deniz, doğa parayla satılabilen bir hale geldi. Bu tablodan emekçiler fakirleşerek ve borçlanarak çıktı, patronlar zenginleşerek. Bu düzen doğayı, yeşili tüketiyor. İnsanlığın en önemli ihtiyaçları yok oluyor.

Kartal’da bir bina çöktü ve 21 kişi hayatını kaybetti. Kartal Belediyesi’nin açıklamasına göre, çöken bina 1992 yılında 6 kat ruhsatı alınarak inşa edilmiş, binaya sonradan kaçak katlar çıkılmış. Kaçak 2 katta yer alan 4 daire için 1998 yılında vergi beyannamesi başvurusu yapılmış ve o sırada binaya ilişkin kanunen uygulanması gereken herhangi bir yıkım tutanağı veya ceza uygulanmamış. Aynı bina için 2019 yılında, bu sefer Çevre ve Şehircilik Bakanlığının İmar Barışı kapsamında af başvurusunda bulunulmuş. Bu bilgiler bize ne anlatıyor?

Öncelikle Kartal’da yaşanan katliamda hayatını kaybeden yurttaşları anarak başlamak istiyorum. Yaşananı kaza diye anlatmaya çalışıyorlar. Ortada ihmaller sonucu gelen bir katliam var. Çok açık bir şekilde bu katliamın sorumluları, o binayı yapan müteahhit, ona sınırsız yetkiler veren iktidar ve denetlemeyen belediyelerdir. Katliamdan sonra birkaç yerde riskli yapı olarak boşaltılan binalar çıktı. Ama gerçek çok daha fazla. Kartal’da birçok yerde kaçak yapılar, kaçak katlar bulunmakta. Belediyeler oy kaybederiz diye bunları görmezlikten geliyor. Böyle birşey olamaz. Belediyeler, Kartal’ın kalkınmasını, yapılan binalarla eş tutuyorlar. Ne kadar çok bina o kadar “hizmet” diye sunuluyor. Müteahhitlere bu kadar öz güven veren bir kurum nasıl onları tam olarak denetleyecek? Yada parasını müteahhitlerden alan bir yapı denetim firması nasıl tam olarak denetleyecek? Bunların hepsi, suç unsuru olması gereken durumlar. Ayrıca imar barışı ile kaçak yapılara, riskli yapılara, insani yaşam koşullarına uygun olmayan yapılara iskan (yapı kullanım izin belgesi) vermek tamamen müteahhitlere arka çıkmak, emekçilerin üç kuruşuna göz dikmek ve onların can güvenliğini riske atmak demektir.

İŞSİZLİK ve YOKSULLUK: İşsizlik sorunu ülkenin en önemli sorunların biri. Kartal’da da yansımaları görülüyor. Bu haberde yer alan fotoğraf Kartal’da bir Halk Ekmeği kuyruğundan. Bu kuyruk aynı zamanda halkın daha ucuz temel ihtiyaç talebini de ortaya koymuyor mu? Halkın 20-25 kuruş daha ucuz ekmek almak için bu tür bir kuyrukta beklemesini nasıl yorumlarsınız? Bu soru ile tanzim satış konusunu da değerlendirebilir misiniz?

Kuşkusuz işsizlik ülkenin en önemli sorunlarından biri. DİSK’in Aralık ayında açıkladığı rakamlara göre 6,4 milyon işsiz bulunmaktadır. Bunun yanı sıra, genel olarak ülkede ve dünyada emekçilerin yoksullaşması ve çalışan işçilerin haklarında da kayıplar olduğu bilinmektedir. Bu tablo, sadece emeği ile geçinen insanlar için böyle. Patronlar için durum tam tersi, her yerde patronların karları hep artıyor ve daha da zenginleşiyorlar. Bu düzen insanları fakirleştiriyor, yoksullaştırıyor. Maaşlara yapılan zamla, temel ihtiyaçlara yapılan zam arasında muazzam fark var. Kiralar, faturalar her şey zamlandı. Dediğiniz gibi, halk ekmek kuyrukları yada tanzim kuyrukları, bu ülkede yoksullaşmanın fotoğrafıdır. Daha bugün, taze fasulyenin otuz, salatalığın sekiz lira olduğunu markette gördüm. Kartal meydanda insanlar keyfinden o kuyruklarda beklemiyor. Halkın temel ihtiyaçlara ne kadar gereksinim duyduğunu bu ülkeyi yönetenler ve patronlar anlayamaz. İhtiyaçlarımız farklı! Patronlar, işsizliği ve yoksulluğu çıkarları için bir tehdit olarak kullanıyorlar. Emekçiler işsiz kalmamak için daha kötü çalışma koşullarında çalışmak zorunda bırakılıyor. Emekçilerin bu asalak takımından ve siyasi temsilcilerinden kurtulması lazım.

Partiniz yerel seçimlere ‘Aynı Gemide Değiliz’ sloganı ile hazırlanıyor. Bu slogan ne anlama geliyor, kısaca anlatabilir misiniz?

Biz bu seçimlerde, Kartal halkına, “patronlarla ve onların siyasi temsilcileri ile aynı gemide olmadığımızı” söylüyoruz. Bu işçi düşmanı politikalara karşı emekçilerin kendi çıkarlarını temsil eden partiye yönelmesi ve yoksullaşmaya örgütlenerek cevap vermesi için seçimlere giriyoruz.

Bunun yanında “Paranın Saltanatı Varsa Halkın TKP’si Var” ikinci bir sloganımız. Bu iki slogan bir bütün olarak TKP’nin seçimlerde yürüteceği çalışmayı özetliyor.

selahattin-kural-roportaj-2-kartal24

Türkiye Komünist Partisi, 81 ilde, birçok ilçede belediye başkan adayları çıkardı. Bunun yanı sıra bütün belediye meclislerine aday çıkararak seçimlere katılıyor. Bütün seçim pusulalarında TKP olacak. Bunun çok önemli bir anlamı var. TKP ülkenin birçok yerinde yoksulluğun, işsizliğin, zamların olduğu bu dönemde “başka bir düzen mümkün” diyor. Bu krizi yaratan patronlarla aynı gemide değiliz diyor ve her yerde emekçileri sahte çözümlere, vaatlere karşı işçi sınıfının partisi TKP ile örgütlenmeye mücadeleye çağırıyor.